Nesnelerin, yerlerin, insanların ve genel olarak doğadaki her şeyin saklanabildiği görsel bellek, resimli yazının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Mısır hiyeroglifleri ve antik Çin yazısı örneklerindeki gibi dünya, görselleşerek insanoğluna okumayı, hatırlamayı ve üretmeyi öğretmiştir. Logo tasarımı da tıpkı resim yazısı gibi tek bir görselle temsil ettiği dünyayı hatırlatarak ait olduğu dünyanın etiketi haline gelmektedir. Logo tasarımı, sadece şirketler ile kurum ve kuruluşlar için yapılmamaktadır. Bir ürünün üzerinde, albüm kapağında, filmde ya da kitap kapağında kullanılan özgün font, o albümün, filmin ya kitabın logosu haline gelebilmektedir. Bunun dışında sadece kişiye özgü logo tasarımı yapmak da mümkündür. Jennifer Lopez ile birleşen Jlo logosu ve J. R. R. Tolkien’in adının baş harflerinden oluşan ve imzası haline gelen logo, kişiye özgü logo tasarımlarına örnektir.
Logo tasarımının iki temel noktası vardır: Özgünlük ve akılda kalıcılık. Özgünlük, sıfırdan yeni bir tasarım yapmaya ya da var olan bir unsurun doğadan veya logonun ait olduğu kişi ya da kurumdan ilham alınarak yeniden dizayn edilmesi ile mümkün olmaktadır. Özgünlük, beraberinde akılda kalıcılığı getirmektedir. Kimi zaman sıradan bir insanın bir yapabileceğini düşündüren basit tasarımlar kimi zaman da en usta sanatçılar tarafından hazırlanmış gibi görünen tasarımlar, farklılığı ile ortak temaya sahip olan diğer logolardan ayırt edilerek görsel bellek içerisindeki yerini sonsuza kadar koruyabilmektedir. Görsel bellek, görüntünün kaydedildiği bellektir. Görüntünün yani logonun belleğe kaydedilmesinin, hatırlanmasının önemli bir şartı ise logo tasarımında kullanılan renklere bağlıdır. Uygun logo tasarımı, az ve uyumlu renklerin kullanılmasıyla mümkündür. Logoda fazla ve birbirine yakışmayan renklerin kullanılması, tıpkı geçişli renklerin kullanılmasında olduğu gibi, karmaşa yaratarak logonun kaybolmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle az, canlı ve birbirine uygun renklerin kullanılması, o renklerin marka ya da kurum ile bütünleşmesini sağlayacak ve bir süre sonra sadece renkleri görmek bile o markanın ya da kurumun hatırlanmasına yol açacaktır. Bunu sağlamak, logonun hem karanlık hem de aydınlık yüzeyde ayırt edilebilir olmasına ve ne kadar küçülürse küçülsün diğer logoların yanında kaybolmayarak fark edilebilir olmasına bağlıdır.
Etiket özelliği bulunan logo, temsil ettiği firmayı yansıtan özelliklere sahip olmalıdır. Firmanın misyonu ve vizyonu, vermek istediği mesaj, hitap etmek istediği kitle ve amacı gibi meseleler, logonun tasarlanması için gereken altyapıyı hazırlamaya yardımcı olacaktır. Logo, kitleleri kendisine çekebilen ve temsil ettiği firmayı en basit çizgilerle anlatmaya yarayan resimlerdir. Bu nedenle mükemmel logo tasarımı, kaos halindeki bir resmin törpülenerek olabilecek en basit hale getirilmesi ile mümkün olmaktadır. Bu noktada, Instagram, Pepsi, Apple, Volkswagen gibi dünya çapında ünlü olan kimi büyük markalara ait logoların zaman içerisinde değişerek giderek daha basit ve kalemle kolayca çizilebilir hale getirildiği unutulmamalıdır. Her şeyin çok hızlı tüketildiği ve tüketilen şeyin yerine hemen yeni bir şeyin koyulabildiği günümüzde, modaya ve hızlı tüketimin sağladığı kargaşaya uygun logo tasarımı yapmak, zamanı dolduğunda logonun, dolayısıyla da markanın işlevini yitirmesine ve gözden kaybolmasına yol açabilmektedir. Bu nedenle klasik çizgiden ayrılmayan, hem günümüze hitap eden hem de geleceğe adapte edilebilme potansiyeli olan basit ve akılda kalıcı logo tasarlamak icap etmektedir.
Bunun yolu ise gözlemden geçmektedir. Oldukça karmaşık görünen ama doğru yerden bakıldığında çok basit bir cevabı olan zor geometri soruları gibi logo tasarımı da basit ama doğru yerden bakmayı gerektiren bir uzmanlık alanıdır. Gözlem yapmak, gözlemleri kâğıda dökmek ve bunların üzerinden defalarca geçerek ortaya anlamlı ve ilgili markaya uygun bir logo tasarımı yapmak, uğraştırıcı olduğu kadar tatmin edici bir yaratma sürecidir.
Yazar: Çiğdem Gürsoy