Bir ürünün, firmanın, markanın, hizmetin vs. isminin harflerle ve resim değeri olan çizgiler aracılığıyla sembol haline getirilmesi ile oluşturulan logo, kolay anlaşılır olması ve hatırlanabilirliği sayesinde temsil ettiği firmanın (ya da ürünün, markanın, hizmetin vs.) görsel kimliği niteliğinde olup kimi zaman firma isminden daha fazla öne çıkmaktadır. Logo, dikkat dağıtmayan sade bir tasarıma, kolay okunabilen yazı fontuna ve göz yormayan renklere sahip olmalıdır.
Türklerin logoyu kullanması, Orta Asya’da yaşadıkları döneme kadar dayanmaktadır. Boylar, kendilerine ait olan hayvanları diğerlerinden ayırmak için hayvanların üzerine damga yapılması, Türklerdeki ilk logo tasarımı olarak düşünülebilir. Her boyun kendisine has renkte ve modelde bir damgası, yani logo tasarımı bulunmaktaydı. Logo tasarımı, zaman içerisinde devleti oluşturan kurumları simgelemek ya da kişinin kimliğini nitelemek amacıyla da kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı Devleti’nin ikinci padişahı olan Orhan Gazi tarafından kullanılmaya başlanan ve padişahın isminin hat sanatı ile resmedildiği tuğralar, yüzyıllar boyunca kişinin isminin resmedildiği imza niteliğinde olup logo tasarımı ile benzer ölçütlere sahiptir. Bu ölçütler kısaca özgünlük, ait olduğu firmanın ya da kişinin kolayca tanınması ve görsel olarak simgelenmesidir.
15. yüzyılda başlayan coğrafi keşifler, modern matbaanın bulunuşu ve 19. Yüzyıldaki sanayi devrimi, logo tasarımının gelişmesini sağlayan ilk faktörlerdir. Coğrafi keşifler ve sanayi devrimi ile kurulan şirket sayısı ve üretim artmıştır. İmal edilen malın nereye ya da kime ait olduğunu temsil etmesi amacıyla logolar kullanılmıştır. Matbaa ile seri olarak meydana getirilen logo, dünyanın dört bir yanına dağılarak ait olduğu kuruluşu yansıtmıştır. 20. yüzyıl başındaki Büyük Buhran ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın hemen her yerinde kendisini gösteren kapitalist düzen ise, firmaların ve kişilerin tanınma rekabeti içerisine girmesine yol açmıştır. 21. yüzyılda bilgisayarın herkes tarafından kullanılabilir hale gelmesi ve logo tasarımı yapılabilecek çeşitli uygulamaların varlığı ve internet ile yeni bir reklam alanının doğması sayesinde logo tasarımı tarihte hiç olmadığı kadar önemli bir konuma yükselmiştir.
Bir firmayı (ürünü, markayı, hizmeti, kişiyi vs.) tanımanın en ucuz ve kolay yolu logo tasarımından geçmektedir. Logo, temsil ettiği firmayı daha kolay hatırlanabilir hale getirmektedir. Bugün Chanel, Apple, Mc Donald’s, Volkswagen, Nike vs. gibi büyük markaların ve firmaların dünya çapında tanınır olmasının etkenlerden birisi de sahip oldukları logo tasarımıdır.
Starbucks, Pepsi, Mercedes, Kodak, Arçelik, Eczacıbaşı vs. gibi marka ve firmaların logolarının ilk oluşturuldukları dönemden bugüne kadar olan gelişimi incelendiğinde, birçok logo tasarımının gün geçtikçe daha da sadeleştiği görülmektedir. Bu sadeleşme çoğunlukla renk ve font değişimi ve çeşitli çizgilerin logodan kaldırılması şeklindedir. Sade çizgiler, göz yormayan ve birbiriyle uyumlu az sayıdaki renk ve küçültüldüğünde dahi kolay okunabilen font, günümüzde meydana getirilen logoların temel ölçütleridir. Marka ile bütünleşen logonun ilham alındığı unsurlarla ya da şekillerle karşılaşmak, hedef kitleye ulaşan markanın akılda kalmasına sebep olabilmektedir. Geçtiğimiz haftalarda yayınlanmaya başlanan yeni Doritos reklamında, hiçbir şekilde logo, slogan ya da ürün adına yer verilmeyerek markanın bütünleştiği renk ve şekil üzerinden tanıtım yapılmıştır. Bu durum, logoların gelecekte daha da sade bir tasarıma sahip olacağını, akılda kalıcılık adına yeni yöntemlerin meydana getirilebileceğini ve bu amaçla insanoğlunun meydana getirdiği ilk yazı tiplerinden birisi olan resimli yazının dönemin şartlarına uyarlanmış olan daha sade ve gelişmiş bir uyarlama yazı fontunun logo tasarımında da kullanılabileceğini öngörmektedir.