Psikiatrik durumun kozmetik cerrahiye etkisi

STRES VE DERİ

Kozmetik cerrahi öncesi mevcut psikiatrik sıkıntılar hastayı cerrahiye zorlamaktadır. Bazen de cerrahi sonrası psikiatrik sıkıntılar oluşmaktadır. Bunlara rağmen elektif kozmetik cerrahi sonrası özgüven artırmakta ve psikiatrik sıkıntılar da azaltmaktadır. Ayrıca psikolojik sıkıntılar hipotalanik-pituitary-adrenal sistem üzerinden direkt cilt etkilenmektedir ve bu dermatolojik olarak bir çok hastalığın tetikleyicisi olmaktadır.

Psikolojik rahatsızlıklar, kozmetik cerrahinin işlevsel temel odağı olan yara iyileşmesini olumsuz etkilemektedir. Bu da akne skorlarına ve hipertofik skar gibi sonuçtan memnuniyetsizlik yaratan komplikasyonlara neden olmaktadır. Stres sempatik sistem ve hipotalamik-pituitary-adrenal (HPA) olak üzere 2 ana yoldan etki eder. HPA hormanal zincirler mevcuttur ve negatif feedbact ile kontrol etmektedir. HPA’nın ana maddesi kortikotropi-releasing hormon (CRP)’dir.

CRP hipotalamusdan salgılandığı gibi deridende keratonosit, melanosit ve pilosebaseöz ünitlerden de salgılanır. CRP, ACTH salgılatarak kortizol seviyesini artırır ve aynı zamanda da bu kortizol feed bac ile CRP’yi baskılar. Fakat kronik streste glilokortikoidler pozitif feedback yapmaktadır. CRP aynı zamanda sempatik sinir sistemini de aktife etmektedir. CRP’nin lokal deri etkileri ise proliferasyon, differansasyon, ve apoptozisdir.

STRES VE YARA İYİLEŞMESİ

Yara iyileşmesi 3 ‘e ayrılmıştır; akut inflamasyon, proliferasyon ve granülasyon . son zamanlarda yapılan hayvan çalışmalarda stres yara iyileşmesine negatif etki etmiştir (Padgett, 1998). Alzeheimer hastasında yara iyileşmesi takip edilmiş (Kiecolt-Glaser 1995). Sınav dönemdeki stres içinde olanlarının dental mukozasında yara iyileşmesini daha kötü olduğu gösterilmiştir (Marucha, 1998).

Bu bulgular algısal stres ile bozulmuş yara iyileşmesi arasındaki bulgular tam olmasına rağmen bazı var olan faktörler hakkında tam bir bilgi yoktur. Örneğin kötü uyku, alkol kullanımı, egzersiz yetersizliği, sigara kullanımı gibi psikolojik stres ile ilişkilendirilmiştir (Hellerstedt ve jeffery 1997, Baum ve Poslusny 1999). Özellikle glikoz, doymamış yağ asitleri, protein ve vitamin A, B, E ve zinc nütrisyon durumu yara iyileşmesinde temel rol oynar (Russel 2001), bu yüzden bu vitaminlerin alım bozukluğu sağlıksız beslenme alışkanlığı, Sigara içimi ve alkol kullanımı yara iyileşmesini bozabilir (Van de Berg, 2002).

Ek olarak stres sonucu uyku bozukluğu büyüme hormonu salınımını azaltır. Stres aynı zaman da immun sistemi baskılar. Yara iyileşmesinde glikokotikoid etkili supresyon hayvan ve insan deneylerinde gösterilmiştir. Bu down regülasyon etkiler stokinler; IL-1, IL-6, Il-8 be TNF-alfa, grafta faktör keratonit büyüme faktörü gibi, nedeniyle etkili olabilir.

Egzersiz yara iyileşmesini attırmaktadır. Bu da dolaylı stres azalması ile yara iyileşmesini artırmaktadır. Egzersiz ile azalmış stres kortizol seviyesini azalması ve periferik reseptör direnç geliştirerek yara iyileşmesini hızlandırmaktadır. Emery ve arkadaşları hastalarının 6 haftalık fiziksel egzersiz sonrası yara iyileşmesi hızlandırdığını klinik olarak göstermişlerdir.

STRES VE KELOİD

Keloid, yara iyileşme aşamalarından biri olan fibroprolatif dönem bozukluğudur. Sadece insanda gözükür. Deri ve beyin her ikisi embriyolojik olarak ektoderm tabakasından gelişir. Derideki skarlar ile periferik sinir innervasyonu arasındaki ilişki 1990 yıllarda bulunmuştur.

Denerve deride yara iyileşmesi gecikmiştir. Tersine psiriasis, atopik dermatit, kelloid, hipertrofik skarda artmış sinir innervasyon mevcuttur. Ek olarak sinir sistemine sahip olan derinin immun ve endokrin sistemi de vardır. Bu sistemlerin periferal ve santral kompentleri vardır. Bu iki yol sürekli bir ilişki vardır.

Örneğin; periferal eksojen stres (UV)’in santral cevabı ve endojen santral stressin periferal cevabı (psikolojik stres). Dermisde birçok hücreden salgılanan CRP hipotamusdan salgılan CRP ile benzerdir. CRP endokrin aracığı ile hipofizde hormon salınımı yapar. Sinerjik olarak santral salınan CRP, HPA ve sempatik sinir sistemini aktive eder. Aynı bulgu ter bezlerin de etki yaparak salı salınımını artırır ve deri kontraksiyonuna neden olur. Akaishi ve arkadaşları kelloidde nörojenik enflamasyonu tanımlamışlardır.

STRES VE DERİ TÜMÖRLER

Bulgular HPA döngüsünün karsiyogenezin gelişmesinde ve prognozunda etkili olduğunu göstermiştir. Kronik stres deride hücre-mediatör süpresyon ve HPA döngüsünde aktivasyonu azaltır. Arbiser ve arkadaş CRP, tümor hücre büyümesi ve endotelial anjiogenesi artığını göstermiştir.

Bovine endotelial hücre kemotaksi ve vasküler düz kas hücre migrasyonu CRP ile aktive olduğu gösterilmiştir. CRP taşıyıcı melanoma hücre migrasyonunu artırmaktadır. Ek olarak CRP, ACTH ve alfa-MSH’lerin sebebiyle benin ve malign deri tümorlerinin oluşmasını açılar.

STRES VE ALOPESİA AREATA

Alopesia areata saç siklusun anafaz kısmına spesifik bir bozukluğudur. Bu hastalar psikiyatrik rahatsızlıklardan daha fazla etkilenmektedir. HPA hormon döngüsünün anormal artması alopesia areata hastalarında gözlenmiştir. Bu hastaların çok çeşitli psikiyatrik ve dermatolojik olarak tedavi vardır. Kozmetik cerrahide de umut verici gelişmeler olmaktadır. Cıvas ve arkadaşları kaşında alopesia areata’sı hastasına saç ekim tekniği kullanarak tedavi etmişler ve 24 ay sonrasında hastanın memnuniyeti % 90 olması gelecek için umut verici olmuştur.

STRES VE AKNE

Pilosebase ünitenin, multifaktöriyel, inflamatuvar bir hastalığıdır. Sık rastlanması ve daha çok kozmetik şikayetlere neden olduğu düşünülmesine rağmen kişilerde psikolojik ve sosyal açıdan ciddi kısıtlamalar yaratabilmektedir. Şiddetli akne kalıcı skarlara neden olmasıyla özellikle erkeklerde intihar nedeni olarak belirlenmiştir. Ayrıca, akne hastalarının kendilerine güven duyguları daha az, sosyal ilişkileri kısıtlı, depresyon, anksiyete skorları ise daha yüksek olarak bulunmuştur. Bu nedenle tedavi edilmesi gereken önemli bir sorundur.

Akne genellikle pubertenin bir göstergesi olarak ergenlik döneminde başlar ve hastaların çoğunda 25 yaşından önce kendiliğinden sonlanır. Ancak olguların %5’inde ve özellikle kadınlarda üçüncü veya dördüncü dekada kadar uzayabilir. Kadın ve erkekte eşit sıklıkta görülmesine rağmen erkeklerde daha ağır seyreder.

Sebeseöz lipid sentezi CRP ile düzenlenmektedir. kozmetik cerrahi aknenin akut dönemi ile uğraşmasa da sonrasında gelişen akne skarlarına yağ enjeksiyonları ve peeling işlemleri ile çözüm üretmeye çalışmaktadır.

STRES VE HİPERHİDROSİZ

Terleme duygusal uyaranlar ile oluşur. Bazen iş ve sosyal hayatta yıkıcı sonuçlara yol açan sosyal fobi ve kaçınma mevcuttur. Psikiatrik olarak 2 gruba ayrılmıştır.

Atopik dermatiti gibi psikosomatik bozukluğa bağlı hiperhidroz. 2. sosyal fobi, anksiyeye ve kronik deri hasalığına bağlı depresyon gibi ikincil psikiatrik bozukluğa bağlı olarak. 3.hiperhidrozun hiçbir belirtisi olmadan sanrılı hiperhidroz (en çok BDB ile beraberlik gösterir). kozmetik cerrahi ile sempatektomi ile tedavi yapılmaktadır.

SONUÇ

Psikiatrik rahatsızlığı olan hastaların kozmetik cerrahi için kesin kontredikasyon olarak kabul edilip operasyon yapılmama eğilimi vardı. Fakat 1991 yılında Milton ve arkadaşları yaptığı klinik çalışmada sadece % 3.4’ünde psikolojik rahatsızlıkları kötüleşmiş, %13.8’inde değişiklik olmamış, % 82.8’da olumlu yönde iyileşme görülmüştür. Bu hastalarda suisid, dava çama girişimi, psikotik atak gözlemlenmemiştir.

Rahatsızlıkları olanların ise %70’inde nevroz, % 15’inde kişilik bozukluğu varmış. Nevrotikler ise histerik, anksiye, obsessif-kompulsive ve depresyondan oluşmaktaydı. Plastik cerrahi literatüründe SİMON kriterleri mevcuttur. Single, immatür, male, overexpected, narsist olarak buna dikkat etmemiz istenir.